Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Doğa Dostu Öğrencileri temsilcisi Gizay Taştekin ile Ankara’daki durumu, hayvan haklarını ve faaliyetlerini konuştuk.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa yerleşkesi 2016-2017 eğitim öğretim yılında aktif olarak eğitim hayatına başladı. Üniversite çevresi dağlık ve açık bir alan olmakla birlikte çevre köylerle de oldukça yakın ve dolayısıyla sokak hayvanları ile üniversitemizde beraber yaşıyoruz.
Diğer öğrencilerle birbirinizi nasıl keşfettiniz?
İlk olarak dört küçük köpek yavrusunun üniversitemizde görülmesiyle bir araya geldik aslında. Yavruların hasta olduğunu fark edince birkaç öğretim üyesi ve arkadaşlarımızla tedavilerini sağlamaya çalıştık.
Sonrasında bizler buraya gelmeden önce bölgede bulunan sokak hayvanları ile birlikte çevre köylerde aç kalarak okulumuza gelmeye başlayan köpeklerle sayı artmaya başlayınca durum ciddi bir hâl aldı.
Bu iletişimin devamlılığını nasıl sağladınız?
Başlangıçta hasta yavrularımızın durumuyla ilgili iletişimi sağlamak için bir Whatsapp grubu kurulmuştu. Böylece bizler de dolaylı olarak kolektif bir birliktelik içerisine girmiş olduk. 2017 yılının Mart ayında kurulan Whatsapp grubuyla birlikte büyümeye başlayan grubumuz, nisan ayında hamile olarak üniversitemize gelen anne köpeğimiz Şanslı’nın doğumuna destek olarak daha da sıkı işlemeye başladı.
Zaten daha sonraki süreçte de besleme devamlılığı sağlamak için Max’in Yeri ile görüşerek kuru mama almaya başladık. Temelde bu adımlarla birlikte şu an sosyal medya hesaplarımız sayesinde de gittikçe büyüyen bir topluluk haline geldik.
Şu anda kaç kişilik bir grupsunuz? İş bölümünü nasıl yaptınız?
Sözünü ettiğimiz Whatsapp grubumuzla tüm temel işlerimizi yürütüyoruz ve yaklaşık 60 kişiyiz. Ancak bu grupta aktif olarak rol alan sadece 10 kişiyiz diyebiliriz. Zaten bu nedenle de geniş kapasitede kenetlenip örgütlenebilen bir topluluk olduğumuzu söyleyemeyiz.
Özellikle sosyal medya aracılığıyla çok fazla destekçiye sahip olsak da en temel işlerimiz olan besleme, hastalık durumlarında tedavi, aşılama ve kısırlaştırma konularını küçük bir grupla yürütmekteyiz.
Temel amaçlarınız ve faaliyetleriniz neler? Nelere ihtiyacınız var?
Topluluk olarak en temel amacımız elbette köpeklerimizin beslenmesi. Daha sonrasında da tedavi, aşılama ve kısırlaştırma konuları gelse de bir diğer önemli amacımız onların barınması.
Bizim için en önemli ve büyük projemiz üniversitemizde bir “barınma alanı” yapılmasını sağlamak. Burada da isteğimiz kesinlikle dört tarafı çevrili, kapalı bir alan değil. En fazla üç tarafı kapalı olan, farklı köpek gruplarının anlaşmazlıklarını önleyecek şekilde tasarlanmış bölmelere sahip, mamalarımızı ve sularımızı olası kötü hava şartlarından koruyacak bir alan.
Öncelikle bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Buna paralel olarak da özellikle Ankara’daki diğer üniversitelerde olan topluluklarla bir araya gelip beslemelerde ya da benzeri faaliyetlerde yardımlaşmak istiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki böyle bir iş birliği, kelebek etkisi gibi ilerleyerek zamanla tüm üniversiteler arasındaki bağı kuvvetlendirecektir.
Biz de üniversitelerdeki bu oluşumları takip ediyoruz ve destekliyoruz. Peki, amaçlarınızı gerçekleştirmekte yaşadığınız zorluklar neler?
Aslında diğer üniversitelerden farklı sorunlar yaşıyoruz diyemeyiz. Başlangıçta okul yönetimi ile sorunlarımız görülüyor. Tabii en azından okulda köpeklerimizin barınmasına izin veriyorlar. Bu yüzden kendimizi şanslı görüyoruz.
Ancak yine de bu yeterli değil. Örneğin havaların iyice kötüleştiği özellikle şu dönemde okulun içerisine bir kulübe koyma iznimiz asla yok.
Sadece yerleşke içindeki bloklardan uzakta, ağaçlık alanda kalan bir inşaat alanı bize verilmiş durumda. Oradan başka bir yerde besleme yapmamız kesinlikle yasak, kulübe koyacaksak oraya koymamız gerekiyor. Fakat bu mümkün değil. Çünkü dediğim gibi farklı grupları olan köpekler var.
Herkes kendisi için bir bölge belirlemişken yaklaşık otuz, otuz beş köpeğimize tek bir alanda yaşam sağlamamız imkânsız. Bu durum büyük anlaşmazlıklara ve sonuçta da ölümlere neden oluyor.
Eminim bu açıdan baktıklarında hak vereceklerdir. Başka ne gibi engellerle karşılaşıyorsunuz?
Bir diğer nokta olarak şu an okulumuzda Doğa Dostu Öğrencileri adı altında bir kulüp kurmak istiyorduk. Ancak bu durum, bir topluluk olmaktan öteye gidemedi. Her ne kadar bizi destekler gibi görünseler de kulüp olmamızı kesinlikle istemiyorlar. Sanırım kulüp olursak okuldaki köpek sayısının artacağını düşünüyorlar.
Hâlbuki bu kadar dağlık ve açık bir alanda bizim gibi bir topluluk olmasa işler daha zor olurdu. Biz bu sayede kısırlaştırma yaparak sayıyı dengede tutmaya çalışıyoruz, aşılamalarla hem hayvanların hem insanların güvende kalmasını sağlıyoruz.
En önemlisi de şu an ki köpeklerin büyük kısmı küçüklüğünü bildiğimiz ve tüm okul öğrencilerinin kucağında büyüyen uysal ve sakin köpekler. Fakat ne yazık ki okulun bu tutumu bize çok zorluk çıkarıyor.
Öte yandan, kulüp olma isteğimizin ilk nedeni, resmiyet kazanmak. Üniversite içerisinde belirli faaliyetleri yürütebilmemiz için kulüp olmamız gerekiyor.
İkinci olarak da üniversitemizde hayvanlardan korkan, fobisi olan çok sayıda arkadaşımız var. Hatta aktif olarak bize yardımcı olan arkadaşlarımız içinde bile bu durumda olan ama bizimle birlikte bu durumu aşanlar da var.
Bu nedenle, hem üniversitemizdeki köpeklerin hayatlarına engel olmamak hem de korkan ve fobisi olan arkadaşlarımızı zor durumda bırakmamak için çeşitli konferanslar düzenlemek istiyor ve üniversite bünyesindeki PDR servisindeki psikologlarla işbirliği sağlayarak bu arkadaşlarımıza yardımcı olmak istiyoruz.
Bu tabi ki okulda bir kulüp olmadan yapılabilecek bir şey değil. Bu konuda hala bekleyişlerimiz sürüyor.
Okuldaki köpeklerin beslenmesini nasıl sağlıyorsunuz?
Hafta içi her gün öğle saatleri içerisinde yemekhane bölümünde bulunarak artan yemekleri topluyoruz.
Hem yemekhanedeki yemeklerin çöpe gitmesini engelliyor hem de köpeklerimizin günlük besin ihtiyacını karşılamış oluyoruz.
Bunun dışında kendi imkânlarımız ve hayvan sever dostlarımızın destekleri ile mama takviyesi yapıyoruz.
Köpeklerin bakımını nasıl yapıyorsunuz?
İç/dış parazitlerini gerçekleştiriyor, kısırlaştırıyor, çok istisnai durumlarda sahiplendirme yapıyor ve hasta olan köpeklerimize ilaç desteğinde de bulunuyoruz.
Tatillerde ve haftasonları kim ilgileniyor köpeklerle?
Üniversite ara tatillerinde ve yaz tatillerinde yerleşkeye düzenli olarak gidiliyor ve aynı çalışmalarımız devam ediyor.
Bütün bunların yanında ek olarak maddi açıdan bir noktada bazı şeylere yetişemiyor olmamız. Üniversite yönetimi destek sağlamıyor. Zaten biz de böyle bir talepte bulunmuyoruz.
Üniversite yönetiminden tek beklentimiz, köpeklerimizin birinin bile yerleşkeden yasa dışı şekilde gönderilmemesi.
Maddi olarak da kendi içimizde ve sosyal medyadaki hayvan sever destekçilerimizle birlikte bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyoruz.
Üniversite yönetimi böyle bir uygulamaya gitmez diye düşünüyoruz. Ülkemizdeki hayvan hakları yasaları ve uygulamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu herkes gibi bizler de yeterli bulmuyoruz. Bu konuda şahsi fikrim olarak şunu belirtmek isterim; devlet tarafından hayvan hakları adına bir birim oluşturulmalı hatta bir kuruluş.
Bu kuruluş adı altında Türkiye’nin 81 ilini gezerek bilinçlendirme ve gönüllülük adına çalışmalar yapılmalı. Bu kuruluşların her ilimizde bir merkezi olmalı.
Hatta ilçe muhtarlıkları bile bu konuda fayda sağlamalı. Devlet bünyesinde bu merkezler kontrol edilmeli ve sürekli aktif bir şekilde faaliyet göstermeli. Kuruluş bünyesinde veteriner hekimlerimiz ve hukukçularımız da bulunmalı.
Eklemek istediklerinizi alalım 🙂
İnsanlara hiçbir zararı olmayan, dilsiz dostlarımıza kulak verin. Onlara bir kere olsun dokunabilin ve güzelliklerini hissedin.
Bu dünya sandığımız kadar küçük değil. Sadece biz insanlara ait değil.
Barınak adı altında onları ölüm yuvalarına terk etmeyin! Sesimiz olun!
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Doğa Dostu Öğrencileri
Instagram: @dodoaybu
Twitter: @DodoAybu
E-mail: [email protected]
Diğer üniversite ve lise öğrenci topluluklarını görüntülemek için buraya tıklayın.