Tarihte, bir insanın yaşayıp kahraman ilan edileceği birçok hayatı köpekler de yaşadı. İçinizi ısıtacak 10 köpek hikayesi sizin için yazdık.
-
Swansea Jack (1930 – Ekim 1937)
1930larda, Wales – Swansea’deki Tawe nehri kıyısında, sahibi William Thomas ile birlikte yaşayan bir siyah Retriever’dı.
Jack bir gün nehirde boğulan küçük bir çocuk gördü ve koşarak suya girdi; çocuğu ensesinden tuttuğu gibi kıyıya çıkardı.
Etrafta bu olayı gören olmamıştı, ve başka şartlarda çocuğun yıllarca anlatacağı ve kimsenin inanmayacağı bir hikaye olabilirdi; ama Jack farklıydı.
Birkaç hafta sonra başka birini daha o sulardan kurtardı. Bu sefer olayın tanıkları da vardı. Jack durmadı.
Wales’in en tehlikeli sayılan nehrinden tam 27 kişiyi kurtardı.
Hayatı boyunca verdiği bu hizmetten dolayı ona Swansea Konseyi tarafından gümüş tasma ve Yılın En Cesur Köpeği ödülü ile Londra Belediye Başkanı tarafından gümüş kupa verildi.
Ve bugün hala hatırlanan kahraman köpek, “The Swansea Jacks” olarak anılan Swansea FC fotbol takımına da ilham kaynağı oldu.
-
Bamse (Photo Credit: Dogs Heart)
Bamse, 2. Dünya Savaşı sırasında Norveçli bir mayın tarama gemisinde görev yapan bir Saint Bernard’dı.
O şirin görüntüsüne rağmen oldukça sert bir köpekti ve genellikle gemiye kaptan tarafından getirilirdi.
Kaptanın görev yeri değişikliği söz konusu olduğunda, gemi personeli Bamse’nin gitmemesi için ayaklandı.
Bamse, boynunda asılı olan biletle otobüse biner, barda çıkan kavgaları ayırır, ve sarhoş gemicilerin gemiye dönmelerine yardımcı olurdu.
Birkaç kez denizden asker kurtarmışlığı ve bıçaklı kavga ayırmışlığı vardır. O, o kadar meşhur olmuştu ki, insanlar Noel’de ailelerine onun fotoğraflarını gönderirlerdi.
-
Bob – Demiryolu köpeği
Bob, trenle seyahat konusunda çok hevesli bir köpekti. 1882 yılında Güney Avustralya’da doğdu, ve trenleri neden bu kadar sevdiği hiç anlaşılamadı.
Bob, yaşamının ilk yıllarında sokak köpeğiydi, demiryolu işçilerini takip ederdi, sonra bir köpek avcısı tarafından yakalandı.
Şansına oradan bir istasyon görevlisi tarafından satın alındı ve trene onunla beraber binmeye başladı. Fakat sonunda sahibi terfi alınca görev yeri değişti ve Bob’la yolları ayrıldı.
Tren yolculuklarını artık tek başına yapmaya başladı; bazen boş bir vagonu sahiplenir, deliler gibi havlayarak yabancıları uzak tutardı.
Tüm çalışanlar onu tanırdı ve kendi haline bırakırlardı. Geceleri makinisti evine kadar takip eder, orada yemek yer, uyur ve sabah onunla beraber tekrar işe gelirdi.
Hayatının çoğunluğunda Bob herkes tarafından tanınan, davetlerde yemek ikram edilen bir köpekti. Hatta üstünde adı yazılı bir tasma bile yaptırılmıştı.
Bob hayatının sonuna kadar istediği gibi yaşadı ve 1895 yılında Avustralya’nın gelmiş geçmiş en ünlü köpeği olarak hayatını kaybetti.
İlgili yazı: Köpekler ve Meşhur İkizleri
-
Bummer ve Lazarus
Bummer ve Lazarus, 1860’larda San Fransisco’da yaşamış iki ünlü sokak köpeğiydi.
Gazeteler onlardan Brad Pitt ve Angelina Jolie gibi bahsederdi.
Mark Twain, Huckleberry Finn üzerine çalışmaya onlar hakkında bir şeyler yazabilmek için ara bile vermişti.
Bu kadar sevilmelerinin asıl nedeni yakın dostluklarıydı. Bummer, insanlardan yemek dilenen bir sokak köpeğiydi, ta ki şehre yeni gelen başka bir köpek diğer köpeklerle kavgasını kaybedip paramparça olana kadar.
Bummer ona baktı, iyileştirdi ve hiç yanından ayrılmadı. O köpeğin adı da Lazarus oldu.
Gazeteler köpeklerin ölümüne kadar onlar hakkında yazmaya devam ettiler.
-
Barry
Saint Bernard’lar tek bir neden için üretilmişlerdir: arama ve kurtarma. Saint Bernard geçidindeki Monklar, İsviçre ve İtalya arasındaki tehlikeli bölgede belki de yüzyıllarca hatta 1695 yılından bu yana onlardan faydalandılar.
Karda kaybolan yolcuları bulmaktı amaçları. Bu köpekler ikili olarak gezerdi. Bir tanesi karda kazarak insanları çıkarır ve ısıtmak için üzerine oturur, diğeri ise yardım çağırmaya giderdi.
Barry, 1800’lerde 12 yıllık hayatı boyunca tam 40 kişinin hayatını kurtarmış bir köpekti.
Barry’nin en meşhur hikayesi, kaybolan ve bir buz kayası arasında mahsur kalan küçük bir çocuğu kurtarmasıdır.
Barry çocuğa ulaşmış, yardım gelene kadar onu sıcak tutmaya çalııyordu, fakat yardım gelmedi. O da çocuğu sırtına aldı ve kurtardı. Barry o kadar başarılı bir kurtarma köpeğiydi ki, Manastır’da köpeklere Barry isminin verilmesi bugüne kadar süren bir gelenek oldu.
-
Bud Nelson
Bud Nelson, Amerika’yı arabayla geçen ilk köpektir (1903) ve korkusuzluğu ile sürüş gözlükleri ile tanınırdı.
Sahibi Horatio Nelson adında bir doktordu ve tabii ki o da Amerika’yı arabayla boydan boya giden ilk insandı.
O dönemde araba hala çok yeniydi, yani araba kullanmak güvenli de değildi, eğlenceli de. Süspansiyon sistemi yoktu ve çok gürültülüydü. Bu şartlara rağmen Bud arabada çok mutlu oluyordu.
-
Owney
Owney’nin asıl sahibinin bir postacı olduğuna inanılıyordu, çünkü Barry’nin trenleri sevdiği gibi, Owney de posta çantalarına hayrandı ve onları kara, deniz ve demiryolunda takip ediyordu.
Owney, postanenin arkasında bir posta çantası ile terkedilmişti.
Bir süre sonra, çantaları takip ederek neredeyse tüm Amerika’yı dolaşmıştı.
Postacılar ise bu durumdan memnundu, çünkü Owney’nin seyahat ettiği hiçbir tren kaza yapmamıştı. Owney artık bir şans tılsımı olarak görülüyordu.
Gittiği her yerde tasmasına boncuklar ve ufak nişanlar takmaya başladılar.
Takılanlar tasmasına fazla geldiğinde ise ona bir ceket aldılar. Bir reklam kampanyası sırasında 120 gün boyunca dünyayı gezdi; Amerika, Avrupa, Asya…
Ve tabii ki kendine özel bir pul da yaptırıldı.
-
Pickles
1966 yılında Dünya Kupası, İngiltere’de muhafaza ediliyordu. İngilizler için bunun önemini bilmeyen yoktur.
Ve tabii bu kupa maçlar başlamadan 4 ay önce çalındığında uğradıkları hezimeti de tahmin edersiniz. Uluslararası bir utancı engellemek adına herkes çılgınca bu kupayı arıyordu, ta ki Pickles adındaki bir köpek çalıların arasında onu bulana kadar.
Bu olay duyulduğunda Pickles adeta İngiltere’nin parlayan yıldızı olmuştu. Onurunda davetler ve 1.000 poundluk hediye çeki verildi. Sonrasında tabii ki birçok dizi ve filmde rol aldı.
-
Rolf
Rolf, ya tarihteki en zeki köpek, ya da Nazi Almanya’sında bir ulusu kandırmayı başarmış bir dolabın kahramanıydı.
İki şekilde de oldukça harika bir köpekti. Nazilere göre, Rolf konuşabiliyordu!
Bunu kanıtlamak için Naziler saçma sapan şemalar hazırladılar. İddialarına göre, Rolf hazırlanan bir köpek Mors alfabesi sayesinde insanlara düşüncelerini söyleyebiliyordu.
Hatta şiiri sevdiğini ve Nazi rejimini onayladığını bile anlatabiliyordu! Ve Hitler buna inanıyor, buna vakit ayırıyordu. Konuşan köpeği yapabildiler mi bilinmez, ancak ilk ırkçı köpeği yarattıkları söylenebilir tabii..
-
Fido
Ölen sahiplerinin arkasında onları bekleyen köpeklerle ilgili pek çok hikaye duymuşuzdur; Japonya’daki Hachiko ve İskoçya’daki Bobby gibi.
Ancak belki de en ünlüleri olan Fido, en az bilinenleridir. Fido (1941 – 1958), İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da doğmuştur.
Ölmek üzereyken bir fırın işçisi tarafından bulunmuş ve tedavisi yapılmıştır. Ve bu şekilde Fido, sonsuz sadakatini sahibine adamıştır.
O dönemde İtalya neredeyse her gün bombalanmasına rağmen, Fido sahibini otobüs durağına götürüyor ve dönüşte yine oradan alıp eve yine onunla dönüyordu.
Oradan bir adım bile uzaklaşmadan sahibini bekliyordu. Fakat bir gün Fido’nun sahibi geri dönmedi. Bir hava saldırısında hayatını kaybetmişti.
Fido onu bekledi, tam 14 yıl boyunca, her gün. Ünü tüm İtalya’ya yayıldı, ödüller aldı. Fakat onun tek istediği, sahibine kavuşmaktı.
14 yıl boyunca her gün otobüs durağına geldi, ve boynu bükük eve geri döndü.