Paki, ailesinin gözbebeğiydi. Tam 9 yıl beraber yaşadılar. Bir gün, tasmasız büyük bir köpek geldi, ve onu bu dünyadan aldı. Balzac gibi. Ailesi, annesi Rinet Hanım’ın satırları kaldı geriye. Paki artık hep bizimle..
“Canım Pakicanım, oğluşum, sen nasıl güzel bir adamdın… Dolu dolu tam 9 sene birlikte yaşadık, bebekken seninle oyun oynamam için beni ağlattığını bile hatırlarım 🙂 Çok sıkıntılı hastalıkları birlikte atlattık ama o gün, o son günü atlatamadık be kuzum… Yetişemedim ben sana, son anını yaşayamadım… Sana sarılamadım..
Kokunu unutamayacağım; zamanla geçer, alışırsın yokluğuna dediler ama hiç alışamadım ben, aklıma geldikçe hala o günkü kadar acıyor canım.
Sevimli Pakicanım, buruşuğum, en oburum. Ailenin en heyecanlısı, en sadığı, en sevgi dolusu… Her kapıdan girişte üstümüze atlardın doyasıya öperdin, öperdim…
Liv doğduğu zaman seni biraz gözardı etmiştik, nasıl da küsmüştün bize, nerden çıktı bu yaratık der gibi.. Biz salona giderdik, sen yatak odasına, yatak odasına yanına gelirdik sen salona kaçardın 🙂 Kuzum, canım bir tanem… Hiç konuşmadan ama gözlerinle anlatırdın bize herşeyi…
En çok da hapşırdığımızda sanki çok yaşa, çok yaşa der gibi havlaya havlaya koşarak nerde olursan koştura koştura gelirdin. Yemeğimizi yediğinde kızardık sana, ama gelip yanımıza yatıp kıvrıldığında, geçiverirdi o kızgınlık. Aynı senin gittiğin gibi. Aniden geçiverirdi.
Şimdi boyle bembeyaz bi cennettesindir eminim. Seni hiç unutmayacağız Pakito. Ve her hapşırdığımda daha cok ozleyeceğim seni; her hapşırığımıza koşan bir Paki’yi çok arayacağız, çok özleyeceğiz…
Güle güle git Pakicanım, güzel köpeğim, Pakitommm! O kadar hafif ve rahat bir köpektin ki sen, giderken bile bizi düşündün hiç zorluk, hiç ağırlık vermeden sessizce aniden gittin… Ama düşündüğün gibi kolay olmadı canım, çok ağır geldi bana…