Koru Sitesi katliamıyla ilgili haberimizi okumuşsunuz, duymuşsunuzdur.
Kim olduğu belirlenemeyen kişiler tarafından onlarca kedi, köpek, kuş, kirpi zehirlendi Nisan ayında.
Tek suçları ise “varolmak”tı. Bu sayfada ölümsüzleştireceğimiz Yuna, onlardan yalnızca bir tanesi.
Ailesinin ve çevresinin sevgilisi, en değerlisi. Kimseye zararı olmayan, sevgi dolu bir köpek.
Ailenin üyesi, dostu, arkadaşı; adını her ne koyarsanız..
(İlgili haberleri okumak için buraya ve buraya tıklayabilirsiniz.)
Yuna‘nın ailesinin acısını hissediyor ve paylaşıyoruz. Bir gün bir yerlerde yeniden buluşmalarını tüm kalbimizle diliyoruz.
Yuna’m,
Meleğim, sevgi dolu koca kızım,
“Köpek giren eve melek girmez” diyenlere cevabım, “Bize bu melek yeter, meleklerin en irisi en güzeli burada zaten” olurdu hep.
Sen 2 yıl önce zorlu bir yolculukla geldin yanımıza.
Otomobil, tren ve uçak yolculuklarının ardından aramıza katılmıştın. Dünya tatlısı, tombiş bir yavruydun.
Seni öyle çok sevdik ki…
Sen de bizi çok sevdin eminim. Kısacık ömrüne çok sevgi, arkadaş, dostluk sığdırdın.
Seni tanıyıp da sevmeyen yoktu. Sen benim ve Erhan’ın canıydın.
Senin oğlumuz Çınar ile oynayacağın günü hayal ediyorduk hep.
O kadar güzel karşıladın ki Çınar’ın eve gelişini. Herkes tedirgindi, bebekle köpek aynı evde olur mu diyordu ama ben hiç tedirgin olmadım.
Senin sevgi dolu bir melek olduğunu ben hep biliyordum.
Seni koruyamadık, seni kötü insanlardan, kalbinde sevgi olmayan canilerden koruyamadık. Bilemedik evimizin kapısının ardındaki dünyanın bu kadar kötü olabileceğini. Öyle üzgünüm ki… Özür dilerim kızım, özür dilerim kısacık yaşadığın için…
O kadar çok insanı ağlattın ki ardından. Daha önce hayvan sevgisi tatmamış insanları ağlattın.
Erhan ne diyor biliyor musun? “Ailemi dağıttılar” diyor, sen aileden biriydin.
Bizim bir tanecik kızımızdın.
Seni hiç ama hiç unutmayacağız.
O kadar umutla bekledim ki kurtulmanı, eve gelişini hayal ettim hep. Geldiğinde “Aferin koca kızım, aferin sana güçlü kızım” diye sevecektim seni. Olmadı. Yenik düştü kalbin kötülüğe, kötü insanların zehrine.
Hafızama kazılmış öyle çok anımız var ki;
Hep yattığın yerden beni seyrederdin. Her eve gelişimde on yıldır görüşmüyormuşuz gibi hoplayıp zıplayarak karşılardın. İki dakikalığına bakkala bile gitsem aynı heyecanla karşılardın. Sevgin sınırsızdı.
İlk geldiğin gece sabaha kadar ağlamıştın, stresten ishal olmuştun ve bizim sesimizi duyduğunda sakinleştiğini fark etmiştik. Gece boyu seninle ilgilenmiştik ve sen sakin sakin uyuyabil diye Erhan ile saçma sapan konuşmaya çalışmıştık gece boyu 🙂
Dişlerinin değiştiği dönem, halı sahada deli gibi koşuşun, oburluğun, bir gün mutfağa girip bulduğun her şeyi yedikten sonra koca göbeğinle tekrar dışarı çıkamayışın, evimizin üst katına çıkıp duş jelleriyle oynayıp sonra korkudan merdivenlerden inemeyişin, seninle Sakintepe’ye gittiğimizdeki mutluluğun ve orda tam bir dağ köpeği olduğunu ispat edişin, halıya yatıp kendini sevdirmelerin, seni bahçeye her çıkarışımızda beni içeri alın diye yalvaran bakışların, kar yağdığında çok mutlu oluşun, kardan adamdan korkuşun :), ön bahçedeki ceviz ağacından düşen cevizleri kırıp yiyişin, arka bahçedeki kiraz ve elmaları yere düşer düşmez yiyişin, gezmeye çıkışlarımız, hamileyken seni her gezmeye çıkardığımda bana çok kibar davranışın, arabayı sevmen, Eskişehir’e yarışmaya gittiğimiz günü ve sonrasında yorgunluktan senin bütün gün uyuyuşun, sana banyo yaptırışlarımız, veteriner ziyaretlerimiz, ayağını incitişin, soğuk algınlığın ve kulak ve gözünün mikrop kapması, gece seninle uyuyuşumuz, sevgiye ve okşanmaya hiç doymayışın, tuvalet eğitimin sırasında durduğun büyük kafeste bir gün Erhan sana fazladan yemek verdiği için kakanı tutamayışın ve bundan duyduğun büyük üzüntü, eve her geldiğimizde sanki yıllardır görüşmüyormuşuz gibi bizi hoplayıp zıplayarak karşılaman, biz tatildeyken Umut’ta geçirdiğin günlerde bizi kapıda bekleyişin, davul sesinden korkup üst kata kaçışların, her gel otur dediğimde o kacaman gövdene aldırmadan kucağıma oturuşun, televizyon kumandasını yiyişin, ben koltukta otururken başını dizime yaslayıp beni seyretmen, ben mutfaktayken mutfağın kapısına yatıp gözünü hiç ayırmadan beni seyretmen, Çınar doğduktan sonra pizzacıya gidip beraber yemek yiyişimiz…..oooooffff bebeğim o kadar çok anımız var ki beraber ve daha nicelerini yaşamak için sabırsızlandım ben hep… Şimdi evdeyim ve artık alt kata inmek istemiyorum. Şu an alt kattan senin sesinin gelmesi gerekirdi.
Dayanamıyorum bu sessizliğe, sensizliğe.
Sana doyamadım güzel kızım. Umarım başka bir dünyada bir araya geliriz.
Seni bir daha görebilmeyi, sana doya doya sarılabilmeyi öyle isterdim ki…
Kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verebileceğini sanan insanlar seni zehirlediler kızım.
Senden sonra göğsümün tam ortasına kocaman bir şey oturdu ve hiç kalkmıyor. Artık ne aldığım nefes, ne de yaşantım eskisi gibi değil.
Seni düşünmediğim tek bir gün yok. Dilerim şimdi çok daha mutlusundur. Korkunca arkama saklanırdın, umarım şu an hiçbir şeyden korkmuyorsundur, huzurlusundur.
Ben mi?
Ben artık huzurlu değilim, her günüm seni özleyerek geçecek.
Senin bir çok insanda olmayan sevgiyle dolu bir kalbin vardı, dilerim senin kalbini durduran insanların da kalbine azcık olsun sevgi girsin.
Daha yaşayacağımız birçok yazımız, kışımız vardı; gideceğimiz tatillerimiz, yapacağımız seyahatlerimiz…
Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyorum! Her yer tüy oluyor diye söyleniyordum, şimdi evin böyle temiz oluşu canımı sıkıyor biliyor musun?
Yunam, canım… Seni çok ama çok sevdim ben, umarım bu kısacık ömründe sen de bizimle çok mutlu olmuşsundur. Tekrar bul beni olur mu kızım?
Nezaket