İsmail Serkan Topçu’yu köpeği Tara ile beraber otostop çekerek Ankara’dan Fethiye’ye giderken yaşadıklarıyla ilgili bir haberde tanıdık ve kendisine ulaştık. Neden otostop ile gitti, yolda neler yaşandı, insanların tepkileri nasıldı kendisinden dinledik.
Tara ile Topçu, 12 yıldır birbirlerinden hiç ayrılmamışlar. İşlerini bile Tara’yla daha çok vakit geçirebileceği şekilde ayarlayan Topçu, Tara’nın kendisinden ayrı kaldığında huzursuz ve mutsuz olduğunu anlattı. İsmail Serkan Topçu ile yaşadıkları otostop macerası ile ilgili röportajımız.
Tara ile nasıl tanıştınız, ne zamandır beraber yaşıyorsunuz?
İstanbul’da yaşadığım dönemde, bir arkadaşımın köpeği vardı, onu çok severdim, gezdirirdim. 2005 yılının Ocak ayında, Kadıköy’de gezerken Tara’yı gördüm ve o zamandan beri ayrılmadık. Sakin, iyi huylu bir köpek o. 12 yıldır beraberiz, beni hiç üzmedi bugüne kadar. Beraber geçirdiğimiz yıllar içinde onu kabul etmeyen kişiler de oldu hayatımda, o bana emanet dedim ve hiç bırakmadım onu. Sorumlulukları çok fazla ama hiçbir zaman pişman olmadım onu hayatıma aldığıma. Çocuk bakmak gibi bir köpekle yaşamak. Hatta diyorum ki ömrümden bir 5 yıl gitsin, onun olsun. O ne kadar yaşarsa ben de o kadar mutlu olacağım çünkü.
Ankara’dan Fethiye’ye neden gidiyordunuz? Tara ile gitmek istemenizin özel bir sebebi var mıydı?
İstanbul’dan ayrılıp Fethiye’ye yerleştim, artık Fethiye’de yaşıyorum. Tara’yla beraber aslında 3 yıldır buradayız. İşlerim çok yoğun olduğu için Tara’yı 2 aylığına ailemin yanına bıraktım, Ankara’ya arabayla gitmiştik. Sonra annemin rahatsızlığı nedeniyle onu tahminimden erken almam gerekti. Normalde ailemin arabasıyla dönecektim fakat onların ihtiyacı olacağı için mümkün olmadı. Kendi kendime “neden olmasın” dedim ve Tara’yı da alıp yola çıktım. Bir yolunu bulacağımızı düşünmüştüm, insanların bu kadar acımasız olacağını düşünmemiştim açıkçası.
İlgili yazı: Köpekle nasıl seyahat edilir?
Otostop zaten hem zor hem de riskli yanları olan bir seyahat yöntemi. Siz ve Tara neler yaşadınız bu yolculukta?
Cuma akşamı saat 11:00 gibi Ankara Yenimahalle’den yola çıktık. İlk duran arabanın şoförü beni kendi evine davet etti, onun da köpeği varmış. Köpekler tanıştı, oynadı biz de çay içtik. Kalmam için ısrarlarına rağmen gitmem gerektiğini söylediğimde beni Ankara çıkışındaki bir benzinliğe bıraktı ama içine sinmedi, gitmedi. Beni ve Tara’yı soğukta kimsenin almayacağını söyleyerek Temelli’ye kadar götürdü. Her yer o kadar karanlıktı ki, bizi orada bırakmak da içine sinmedi ve Polatlı’ya kadar beraber gittik.
Sabaha karşı 5:00 gibi Polatlı’da olmamıza rağmen bir sonraki arabayı bulmamız öğleni buldu. Bu arabanın da şoförünün iki tane köpeği varmış. Ne tesadüf değil mi! Hava soğuk. O kişi Eskişehir’e gidiyormuş, beraber oraya kadar gittik. Bu sefer de 13:00’den 19:30’a kadar burada bekledik. Bu esnada bir sürü yerel kuruma mesajlar yazdım ve aradım. Bir tanıdığı olan varsa yardımcı olsun diye. Kimse çıkmadı.
O kadar sapa bir yerde inmiştik ki, Kütahya çıkışına kadar yürümek zorunda kaldık. Orda yine otostop çekmeye başladık. 2 saat kadar kimse durmadı.
“Misafirperver öğrenciler bizi misafir etti”
Bizim orada beklediğimiz sürede yan taraftaki öğrenci yurdundan gençler geldi yanımıza. Ne yaptığımı sordular bu kadar saat yol kenarında. “Gelin bizde biraz dinlenin” dediler. Onların da köpeği varmış. Çok yorgunduk, kabul ettim, evlerine gittik. Pizza ısmarladım onlara, kalın bizde dediler, o gece orada misafir olduk Tara ile. Sabah 07:00 gibi kalktık, çok yağmur yağıyordu, biraz dinmesini bekledik ve 11:00’de tekrar çıktık. Bir araba durdu, Tara’yı arka koltuğa koyabilir miyiz dedim, “koy abi lafı mı olur, yıkatırız sonra ne önemi var” dedi. Sohbet ederek Afyon’a kadar gittik beraber. Oradan da bizi birlikte kabul eden bir minibüse bindik, Sandıklı’ya kadar da öyle devam ettik.
İlgili yazı: Yurtdışına taşınıyoruz, peki ya köpekler ne olacak?
“Tam 10 saat bir kişi bile durmadı”
Sandıklı’da öğlen 13:30’dan gece 24:00’e kadar otostop çektik, yol kenarında bekledik. Bir kişi bile durmadı. İnanabiliyor musunuz? Tam 10 saat, hiç kimse durmadı.
Böyle olunca, orada da basın, kamu kuruluşu ve yerel spor kulüplerine mesajlar yazdım ve telefonla aradım yardım edebilecek birini bulabilmek için. Pazartesi günü Fethiye’de toplantım vardı ve ona yetişmeye çalışıyordum. Bu kadar uzun süre bir kişinin bile durmadığına inanmakta güçlük çekiyordum. Evet insanlara güvenmiştim ama Tara’yla yolculuğun bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim açıkçası.
Orada bir haber ajansından geldiler, röportaj yaptılar. Tabii bunun bir faydası olmadı çünkü sonraki gün yayınlayacaklarını söylediler. Radyo ya da yerel televizyondan bir anons yapmalarını beklemiştim, yapmadılar.
Otostop çektiğimiz yerde bir restoran vardı, kırmızı ışıkta bekleyen arabalara “şu adamı alın” demeye başladılar. Kimse kabul etmeyince beni restorana davet ettiler, çay-kahve ve sabaha kadar kalacak yer önerdiler. Uyumadım ama Tara’yla beraber Pazartesi sabahına kadar orada oturduk.
“Fethiye lütfen”
Sabah 08:00 gibi kamyoncu bir arkadaş durdu, beni Burdur’a kadar bıraktı. Kamyon sonuçta alacak yeri bile yok aslında, Tara ayağımın dibinde oturuyor. Ama adam aldı bizi ona rağmen. Burdur merkezden başka bir araba aramaya başladık, toplantıyı da erteledim tabii. “Fethiye lütfen” yazdım bir kartona ve yine beklemeye başladık.
2 saat geçince yine bölgenin kurumlarını aramaya başladım, hatta o sırada aradığım kurumlardan biri “112 Acil’i arayın” dedi. Ne yapacaksa 112 bana, hasta değilim sonuçta. “Ricam giden bir araç varsa beni de alması sadece” dedim. Sonra bir jip durdu. “Geçen gün Afyon’da gördüm seni ama köpek var diye almadım” dedi. Kocaman bagaj, araba bomboş… İkna ettim, gel dedi, bindik. Fethiye’ye kadar beraber gittik, sohbet ettik ve sonunda Fethiye’ye vardık.
“Köpeklere verdiğiniz değeri insanlara verin” dediler
Bu süreçte sosyal medyada bir beyefendi ile tartıştık. “Köpeklere verdiğiniz değeri insanlara verin” diyor bana. Ben de şöyle dedim: “Konuyla ne alakası var bu bir. İkincisi de köpeğime verdiğim değer çok başka. Keşke bu duyguyu tatmış olsan da anlasan. Aynı duyguları paylaşmıyoruz, tartışmak yersiz. Bir insan hayatında öyle ya da böyle birine nankörlük yapar, birini üzer; bu hayvan asla öyle bir şey yapmaz. O yüzden bu kadar değerli.”
Burada bir hayvan dostu bir otele ortak oldum. Tara burada gezsin, denize girsin, mutlu olsun diye. Hayvanlarıyla seyahat eden insanları ağırlamak istiyorum. İsteyen gelebilir, odalarda da kalabilir hayvanlarıyla. İnsanlara hayvan sevgisi aşılamak istiyorum, çünkü buna gerçekten ihtiyaç var.
Vardığınız şehirlerde otobüs firmaları ile konuştunuz, kuralları belli, köpek almıyorlar. Bu konuda neler hissediyorsunuz?
Otostop çektiğimiz yollardan belki yüzlerce minibüs, panelvan, jip geçiyordu – kimse durmadı. Nezaketen bile durup, ne oldu, ne yapıyorsun diye soran olmadı. İstanbul’dan kaçmamın sebebi de buydu işte. İnsanlar duyarsız, güvensiz. Otobüs firmalarında da durum farklı değil.
Otobüsler köpekleri bagaja alıyor diyenler oldu. Sen hiç otobüste bagaja bindin mi? Haberleri izlemiyor musun? Bagajda kaç köpek öldü bugüne kadar… Hadi onu geçtim, bagajda nereye koyacaksın köpeği, hiç aklın alıyor mu böyle bir şey? Bunu teklif ederken bile insan bir düşünür. Cahillik mi düşüncesizlik mi, ne düşüneceğimi bile bilemiyorum bu konuda. Bir köpeği kafese koyup da bagaja atamazsınız, köpek bir eşya değil can. Can taşıyor, duyguları var.
İlgili yazı: Ailede ve sosyal hayatta köpeklerin yeri
Türkiye’de özellikle köpekle seyahat konusunda sık sık talihsiz olaylar yaşanıyor. Sizin yolculuğunuzu bir protesto ya da eylem olarak algılayabilir miyiz?
Protesto olarak görmek doğru olmaz, çünkü ben bu amaçla yola çıkmadım. Bu yola tamamen insanlara güvenmek istediğim için çıktım, bu kadar zor günler beklemiyordum bile. Cuma akşam yola çıktım, en kötü yarın akşam orada olurum diye düşünmüştüm. Güvendiğim insanların bu kadar duyarsız olabileceğini tahmin edemedim. Sonra da açıkçası iş biraz inada bindi.
Köpeklerden korkan ya da başka sebeplerle onlarla aynı otobüste seyahat etmek istemeyen kişiler de oldukça fazla. Hem köpekle yaşayan kişilerin, hem de onlarla aynı ortamda bulunmak istemeyen kişilerin özgürlüklerini gözeten bir çözüm öneriniz var mı? Bu sorun sizce nasıl çözülebilir?
Bizde ne yazık ki o kültür henüz gelişmedi. Bazı otobüslerin şekli değiştirilebilir, köpek almak için farklı seferler yapılabilir, insanlar bilinçlendirilebilir. Bizim durumumuzda, geniş arabası, açık bagajı olan insanlar bizi alabilirdi mesela. Sırtımda çantam, elimde köpeğim, ne zararım olabilir ki sana?
Korku konusuna gelince, İstanbul’da 8 sene yaşadık Tara’yla, hayvan korkusu olan insanlar bile onunla korkusunu yendi. Buna karşılık, bazı insanlar ise yolda onu görünce aşırı tepki vererek korkuyor, daha kötüsü yanındaki çocuğunu da korkutuyor. Öyle bir kaçışı var ki, zannedersiniz karşısından 20-30 tane tır geliyor!
Ülkemizde hayvanları tanımıyor, ihtiyaçlarını, duyguları olduğunu bilmiyoruz. İsmail Serkan Topçu ve Tara’nın seyahati bu konuda pek çok noktaya değiniyor. Topçu, Fethiye’deki hayvan dostu oteli ile bu konuda farkındalık yaratmayı ve insanların hayvanlarıyla özgür ve keyifli zaman geçireceği bir ortam sunmayı hedefliyor.