Köpekle yaşam hayatınızda neler değiştirir?
Hayatım çok iyi gidiyordu. En azından eminim ki dışardan öyle gözüküyordu. En iyi okulları bitirmiştim. Yurtdışında yüksek lisans yapmış, 2 senemi dünyanın en ışıltılı şehirlerinden birinde geçirmiştim.
Türkiye’ye döndüğümde çok prestijli bir şirkete pek afilli bir titrle girmiş, yükselmeye başlamıştım.
Herkes aşkı ararken ben çoktan bulmuş, evlenmiştim. Ailem vardı, görüştüğüm arkadaşlarım, iyi anlaştığım iş arkadaşlarım vardı. Daha neye ihtiyacım olabilirdi ki?
Çocukluğumdan beri hayalim olan, çok isteyip de bir türlü gerçekleştiremediğim köpek sahibi olma isteğim son zamanlarda yeniden kabarmıştı.
Eşimin de bu hayale ortak olmasıyla 2013 yılının Mart ayında, ailemize Pije adında bembeyaz, yumuşacık bir sevgi yumağı katıldı.
Onun gelişiyle birlikte hayatımın büyük ölçüde değişeceğini tahmin ediyordum. Hayatımdaki insanlar da bu konudaki fikirlerini, sorulmuş olsun ya da olmasın, paylaşmaktan geri kalmadılar.
Onlara göre baş edemeyeceğim bir sorumluluk almıştım; önceliklerim işimden özel hayatıma kayacak, hayat dengemi ve kariyerimin gidişini bozacaktı; öyle bir noktaya gelecektim ki ya yavru haline âşık olduğum Pije’yi ilerde ya terk edecek ya da hayatımdaki diğer bütün “önemli” şeylerden taviz verecektim.
Peki, öyle mi oldu gerçekten?
Çok büyük bir sorumluluk almıştım, evet. Zorlandım; özellikle de başta çok zorlandım. Ama sabretmeyi, bir canın sorumluluğunu taşımayı öğrendim.
Dili olmayan bir canlının ihtiyaçlarını nasıl anlayabileceğimi keşfettim. Gözümün içine bakan gözlerin ne dediğini okumaya başladım.
Merhameti, iyileştirmeyi öğrendim.
Onun bana, eşime, 1 sene sonra ailemize katılan patili küçük kardeşine, kış aylarında evimizde misafir ettiğimiz sokak hayvanlarına kalbini nasıl tamamen açıp sınırsız bir sevgi besleyebildiğini şaşırarak izledim.
Sevgimi bölerek değil çoğaltarak paylaşmayı öğrendim.
Onun kadar saf ve temiz bir canlı tarafından bu kadar seviliyor olmam beni gururlandırdı.
Kendime daha çok saygı göstermeyi öğrendim.
Ayağını toprağa basmak, çimlere sırt üstü uzanmak, mevsim kış bile olsa koşarak denize atlamak gibi anlık şeylerden sonsuz keyif alan kızımı izleyerek bulunduğum andan keyif almayı öğrendim.
Çok iyi gittiğini düşündüğüm hayatımı, aslında hırslarıma yenik düştüğüm için keyfini çıkararak yaşamadığımı farkettim.
“Önemli” kavramım değişti; hırslardan ve başkalarını memnun etme arzusundan uzaklaştı.
Önceliklerimi, beni kâğıt üzerinde değil gerçek hayatta mutlu eden şeylerden yana kullanmaya başladım. Hayatımda yalnızca gerçekten önemli olan şeyleri ve kişileri barındırmam gerektiğini farkettim.
Hayvan sevgisinin ve hayvan bakmanın, düşünülenin tersine kısıtlayan değil zenginleştiren bir şey olduğunu gördüm.
Evet, hayatım büyük ölçüde değişti.
Ama önceliklerimin işimden özel hayatıma kaymasının o kadar kötü bir şey olmadığını gördüm; hayatımı daha iyi dengeleyebilmeye başladım.
Kendimi mutlu etmeye izin verdikçe başkalarını mutlu etme isteğim ve kapasitem arttı.
Hayatımıza hayvan sevgisi ve sorumluluğu katma kararımızdan hiç pişman olmadığım gibi keşke bunun için bu kadar yıl beklemeseymişim dedim.
Evinizi açamıyorsanız bile kalbinizi bir hayvanın sevgisine açın.
Hayatınız hayal edemeyeceğiniz kadar değişecek ve inanın pişman olmayacaksınız.
O kadar, o kadar duygusal bir konu ki bu gözlerim doldu okurken. Çok güzel açıklanmış çok güzel anlatılmış ve eminim köpek sahibi olan insanlar bu yazıyı okurken eskiye dönüp, insanların onlara neler dediğini, engel olmaya çalıştıklarını, aldıktan sonraki zorlukları, oraya buraya yaramazlıklar yapmasını nasıl karşıladıklarını, cezaları, ödülleri ve en önemlisi gözlerinizin tam içine bakan bir çift gözü anımsamış ve kazandığı SEVGİyi hatırlamışlardır.