Site icon Patipedia

Bir köpek sahiplenme ve onu geri bırakma hikâyesi

Perrin Carrell, paylaştığı itiraf niteliğindeki yazısında, bir köpek sahiplenme ve onu (üzülerek de olsa) geri bırakma hikâyesini anlatıyor. Bu hikâye hem ailesine bir köpek getirmek isteyenler hem de köpek sahiplendirmeye aracı olan kişiler için önemli detaylar barındırıyor.

Sadie evde dünya tatlısı bir köpekti ama dışarda saldırgandı; boyumuzu aşan bir işe girişmiş bulduk kendimizi ve üzülerek onu geri verme karar aldık. Köpek sahiplenme hikâyemiz şöyle gelişti.

Eşim ve ben uzun süre düşündükten sonra ilk köpeğimizi sahiplenmeye karar verdik. Sadece bir kuralımız vardı: saldırgan davranışı olmayacaktı. O zamanlar köpeklerle ilgili hiç deneyimimiz yoktu.

Zaman zaman arkadaşlarımızın köpeklerine bakıcılık yapmıştık ama bir köpekle uzun süreli bir birlikteliğimiz olmamıştı.

Özellikle de ciddi davranış sorunları olan bir köpekle başa çıkabilecek deneyimimiz yoktu. Kendimizle ilgili bu eksiğin bilincindeydik.

Bir de şu var, Chicago’da yaşıyoruz ve burada apartmanların çoğu hayvan dostu değil, yani eğer köpek kabul eden bir apartmansa, orada çok sayıda köpek yaşıyor.

Üstüne üstlük komşularımızın çoğunun yeni bebeği olmuştu. Kısacası yaşadığımız apartmanda bir sürü bebek ve köpek yaşıyordu.

İlgili yazı: Köpek sahiplenirken kabul edilmesi gerekenler

Labrador kurtarma ve sahiplendirme yapan bir kuruluşa ulaştık ve evimize gelen görevliye ilk söylediğimiz şey şuydu: “Pek çok davranış sorunu ile çalışarak başa çıkabiliriz, ancak agresyon sorunu olan bir köpek evlat edinemeyiz.”

Sonuç olarak bizi Sadie adında bir köpekle eşleştirdiler, 1 yaşında çok tatlı bir Labrador. Köpeğin özelliklerinde açıkça şöyle belirtiliyordu: “Diğer köpek ve çocuklarla arası çok iyi.”

Çok heyecanlıydık. Kuruluşun sistemine güveniyorduk, sıkı bir araştırma ve çalışmanın ardından bize uygun bir köpek bulduklarını düşünüyorduk. Şimdi geriye bakıp düşündüğümde, o görevliye gereğinden fazla güvendiğimizi görüyorum.

Sadie ile kısa bir tanışmamış olmuştu ama onu gerçekten tanımaya fırsatımız olmamıştı. Onu diğer köpeklerle etkileşim halinde görmemiş, onunla yürüyüşe çıkmamıştık. Onu gördük, çok sevdik ve gerisini evlat edinme görevlisine bıraktık.

Sadie’yi sahiplenmeden birkaç hafta öncesinden hazırlıklarımıza başlamıştık. Bir dolu eşya aldık, evi köpek için güvenli bir yer haline getirdik ve kendimizi harika bir köpek ailesi olmaya hazırladık. Daha Sadie evimize gelmeden bile onu çok seviyorduk.

Foto: Happy Pets

Onu aldığımız barınaktan dönüşte başka bir köpekle karşılaştık. Bize köpeklerle arasının iyi olduğu söylendiği için ona yaklaşmasında sakınca görmedik.

Fakat Sadie aniden atağa geçti ve az kalsın diğer köpeği ısırıyordu. Diğer köpeği tutan kişinin hızlı refleksi olmasaydı, köpek büyük ihtimalle yaralanacaktı.

Bense hazırlıksız yakalanmıştım bu duruma, şok oldum. Sadie’yi arabaya koyduk, barınağa geri döndük ve olan biteni anlattık. Sahiplendirme görevlisi oldukça rahat görünüyordu.

“Yeni ameliyat oldu, köpekler bazen iyileşme döneminde böyle davranışlar sergiler” diye açıklama yaptı. Endişeliydim ama görevliye inanmıştım. Durumumuzu biliyordu ve köpekler konusunda deneyimli olmadığımız konusunda onunla çok net konuşmuştum.

Kendimi rahatlatmaya çalışarak eve geri döndük.

Ondan sonraki iki hafta inişli çıkışlı ve çılgıncaydı. Sadie ev sınırları içinde dünyanın en tatlı köpeğiydi.

Çok sevecen ve akıllıydı. Söz dinliyordu. Evde beni takip ediyordu, hatta birkaç komut bile biliyordu. Onu sevmek çok kolaydı.

Diğer taraftan, dışarda karşısına çıkan her köpekle sorun yaşıyor, saldırıya geçiyordu. Geçirdiği ameliyattan iz kalmamış, tamamen iyileşmişti, buna ragmen aynı davranış sürüyor hatta her seferinde daha kötüye gidiyordu.

Sadie yanından geçen köpeklere atlayamazsa, karşı kaldırımdan geçene bile çılgınca havlıyordu.

Belki de en kötüsü, merdivende karşılaştığımız bebeklere verdiği tepkiydi. Saldırmıyordu fakat bebek arabasına bile hırlıyordu.

Bebeğe ya da arabasına farketmez, iki ihtimalde de çok ürkütücüydü. Merdivenler oldukça dardı, daha şimdi böyleyse, biraz daha büyüdüğünde ne olacaktı?

Hâl böyle olunca berbat bir karar vermemiz gerekti: Bu köpeği çok ama çok seviyorduk, fakat agresyonla başa çıkabilecek deneyimimiz yoktu. Komşulara, köpeklerine ve bebeklerine karşı oluşan tehlike, ona olan sevgimizden daha güçlü çıktı.

Ve onu geri götürdük.

Bu fotoğraf temsili, çünkü Sadie’nin hiç fotoğrafı yokmuş.

Yürek parçalayıcıydı. Sadie’yi yalnızca birkaç haftadır tanıyorduk fakat ailemize bir köpek katmayı neredeyse 1 yıldır plânlıyorduk.

Bir köpekten zorunda kalarak vazgeçmek, özellikle de bizim kadar sevdiyseniz, son derece acı veren bir şey. Fakat bazen siz bir köpek için ya da bir köpek sizin için doğru olmayabiliyor.

Küçücük Chicago’da bir sürü köpek saldırısı yaşandığını da biliyoruz ve bunların çoğunun sebebi deneyimsiz ve yetersiz olan agresif köpek sahipleriydi.

İşin tuhaf tarafı, bir köpek evlat edinmek ve edindirmek herkes için çok duygusal bir süreçken köpeği geri vermek ise tabu.

Sahiplendirme danışmanımızsa bu duruma son derece öfkelendi ve bunu da bize net bir şekilde ifade etti.

Dürüst olmak gerekirse, elbette mantıklı bir tepki. O hayatını köpekleri yuvalarına kavuşturmaya adamış biri, eminim köpeğin geri dönmesi onun için kolay değildi.

Sonuç olarak bu deneyimimizden ağır dersler çıkardım. Öncelikle, iyi niyetli sahiplendirme danışmanları da hata yapabilir. İkincisi, bir köpeği sahiplenmeden önce onunla mümkün olduğu kadar çok vakit geçirmelisiniz.

Hatta mümkünse deneme haftasonları yapmalısınız. Üçüncüsü, özel durumu olan köpeklere bakabilecek deneyim ve yetilere sahip olmadığınızı sahiplendirme yapan kişilere mutlaka söylemelisiniz. Bunu itiraf etmek sizi kötü biri yapmaz.

Şimdi eminim merak ediyorsunuz: Başka bir köpek evlat edindik mi?

Chewie ile tanışın.

Foto: Perrin Carrell

Ayrıca diğer köpek insanlarına yardımcı olabilmek için de bir blog yazmaya da başladık.

Eğer her şeyi yeni baştan yapmam gerekseydi diye düşündüğümde sanırım o zaman için verebileceğim en doğru kararı vermişim diyorum.

Peki ya siz hiç sahiplendiğiniz bir köpeği bırakmak zorunda kaldınız mı? Suçluluk hissettiniz mi? Bu durumla nasıl başa çıktınız? Bize hikâyenizi anlatın.

Exit mobile version