Perşembe , Mart 28 2024

Umudumuz Gençlikte: “Hak mücadelesinin yerini, besleme ve yaşatma mücadelesi aldı”

“Umudumuz Gençlikte” projesi kapsamında Ahmet Ufuk Işık ile hayvan hakları mücadelesinin durumu ve hayvan bakımı ile ilgili konuştuk.

1) Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Çok kısa anlatmam gerekirse 1989 yılında Zonguldak’ta dünyaya geldim,  Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü ve Veteriner Teknikerliği’ni bitirdim.

2) Hayvan hakları ile ilgili çalışmalarınız nasıl, ne zaman başladı?

Çocukluğumdan beri hayvanları sever, beslerdim. Fakat hayvan hakları mücadelesine girmem üniversiteye başladıktan sonra oldu.

3) Hayvan hakları için bu zamana kadar neler yaptınız?a3

Hayvan hakları için bir şeyler yapma fikrine çocukluğumdan beri sahiptim fakat faaliyete geçmek için zamanını bekledim. Üniversite 2. sınıftayken de artık zamanımın geldiğini hissederek öncelikle hayvan hakları için mücadele eden tüm oluşumları takip ettim, kim ne yapıyor, nasıl yapıyor öğrenmeye çalıştım.

2009-2016 yılları arasında Zonguldak Hayvan Hakları Derneği’nde ve Sakarya Doğa ve Hayvan Hakları Kulübü’nün kuruluşunda görev aldım.

Hayvan hakkı ihlâlleri ile ilgili gerekli kurum ve kuruluşlara yasal başvurularda bulunuyorum. Yılan öldürenden tutun, köpek dövüştürene, kedileri ölüme terk edene kadar birçok konuda şahısların gerekli cezaları almaları için çalışıyorum.

İnsanları hayvan hakları konusunda bilinçlendirebilmek adına çeşitli dergi, blog ve sitelerde bildiklerimi paylaşıyor, çeşitli görsel ve videolar hazırlıyorum. Yine hayvan sağlığı, bakımı, hayvanların yasal hakları gibi konularda bana ulaşanları elimden geldiğince bilgilendirmeye çalışıyorum. Aynı zamanda Hayvanlar Olmadan Asla, Sakarya Sokak Hayvanlarını Sahiplendirme, Zonguldak Hayvanseverler gibi çeşitli grupların sayfa yöneticiliğini yapıyorum.

4) Ülkemizdeki hayvan hakları mücadelesini nasıl buluyorsunuz?

Ülkemizdeki hayvan hakkı mücadelesini 3 başlık altında incelemek mümkün aslına bakılırsa.

2004 ve öncesi dönemde hayvan hakkı savunan insanların profilleri daha farklıydı. O dönemde hayvan hakkı savunmak da cidden çok zordu çünkü elimizde hayvanları koruyan bir yasa dahi yoktu.

2004-2013 yılları arası döneme geldiğimizde ise hayvan haklarının hiç olmadığı kadar ivme kazandığını görüyorum. Sosyal medyanın da gücüyle ses getiren eylemler, birleşip güçlenme düşüncesi ve kendimizi daha kolay ve hızlı anlatma şansı kazanmamız sayesinde 2013’e kadar son derece köklü ve başarılı bir mücadele söz konusu oldu.

2013 sonrası dönemde ise hayvan haklarının popüler olması neticesinde daha fazla insan hayvan hakları konusuna eğilmeye başladı fakat hayvan hakkı mücadelesinin de içi boşaltıldı.  Hayvanseverler arasındaki ego savaşları sebebiyle hayvan hakkı savunanlar arasında kaçınılmaz bölünmeler ortaya çıktı. Bireysel mücadeleler sivil toplum kuruluşlarının yaptığı çalışmalardan daha fazla ses getirmeye başladı. Ormanlara, çöplüklere, otobanlara terk edilmiş olan hayvanlar besleme gruplarının ortaya çıkmasına sebep oldu, artık hak mücadelesinin yerini besleyip yaşatma mücadelesi aldı.

5) Aynı zamanda veteriner teknikerisiniz, hayvan sahiplerine beslenme ve sağlık konusunda önerileriniz var mı?

a2Elbette, her şeyden önce kedi ve köpekle yaşayan kişilerin bakımını üstlendikleri hayvanları kısırlaştırmalarını çok önemsiyorum. Kedi ve köpekleri kısırlaştırmak gerektiğini savunanlar yaşayabilecekleri doğal ortamların kalmadığını söylerler, oysa aslında kedi ve köpeklerin doğal yaşam alanı zaten yoktu. Evcilleşme sürecinde yapay seleksiyona tâbi tutuldular ve yabanıl formlarından uzaklaştılar; bu yüzden de kedi ve köpekler için doğal yaşam alanından söz etmemiz zaten mümkün değil. Dolayısıyla üreme haklarından söz etmek de pek doğru olmaz. Öncelik yaşam hakları olmalıdır ve mevcut olanların dahi yaşam haklarını bizler henüz güvence altına alamamışken, kedi ve köpeklerin doğada yeri yokken; evlerde, sokaklarda istenmezlerken; bakımevlerinde, çöplüklerde, ormanlık alanlarda terk edilmiş bir parça kuru ekmeğe muhtaç bunca sokak hayvanı varken, bakımını üstlendiğimiz hayvanın üreme hakkını savunmak kadar bencilce bir düşünce bence olamaz.

Bunun dışında, tıraş konusu var: Tüyden rahatsızsak hayvan beslememek belki de daha doğrudur. Birkaç köpek ırkı dışında tüylerin kısaltılması gereksiz olduğu gibi hayvanların pek çok sağlık sorunuyla da yüzleşmesine sebep olmaktadır tıraşlatmak. Onun yerine hayvanların düzenli taranması ve doğru beslenmesi yeterlidir.

Beslenme konusunda da kuru mamalar son dönemde ön plana çıkmakla birlikte bunun etkilerinin henüz tam olarak görülmediğini düşünüyorum. Tamamen ev yemekleriyle beslemek günümüz şartlarında pek kolay değil; özellikle de çok sayıda hayvan besleyenler için; fakat en azından kuru mama ile birlikte ev yemeği sistemine geçilmesi gerekir.

Yoğurt, kefir, yumurta gibi sağlıklı besinlerden de hayvanlar mahrum edilmemelidir.

Yine hayvan sahiplerinin hedefi hastalanan hayvanlarını tedavi ettirmek değil hayvanlarının hastalanmalarının önüne geçmeye çalışmak olmalıdır. Bunun için de en azından iç-dış parazit tedavilerinin ve karma aşıların yapılması, hayvanı uygun ortamda ve doğru şekilde beslenmesi önemlidir. Yine bulunan hasta bir hayvanla asla sağlıklı hayvanın aynı ortamda bulundurulmaması gerekir.

Bunlara da göz atabilirsiniz

Umudumuz Gençlikte | Etkinlik: Sokak Hayvanları Konferansı

Özyeğin Üniversitesi Doğal Yaşamı Koruma Kulübü, sokak hayvanları ve insan ilişkilerinin, alanında uzman kişiler tarafından …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir