Bernard Lima-Chavez, duyma engelli köpekler ve insanlar arasındaki bağı güçlendirmek için çeşitli yazılar, ürünler ve öneriler paylaşan bir blog yazarı. Kendi hikâyesini kendi kaleminden dinleyin istedik. Çocukken cinsel istismara uğrayan bir adam ve köpekleriyle olan özel ilişkisi üzerine…
“Blog yazarları hakkında bilmeniz gereken bir şey var: Paylaştığımızdan daha fazla yazı yazıyoruz. Bazen fazla kişisel yazılar yazdığımızı düşünüp onları paylaşmak yerine rafa kaldırıyoruz. Paylaşmamayı seçiyoruz, çünkü yazıya döktüğümüz, kendimizin bile duymaya hazır olmadığı şeyler olabiliyor; silmeye de kıyamıyoruz. O kadar sert bir gerçeği yok etmemiz mümkün olmuyor.
Böyle şeyleri genelde okuyucu için değil, kendimiz için paylaşmayı seçiyoruz. Tabii ki sizin de okumanızı ve anlamanızı istiyoruz. Hepinizin öğrenmesini istediğimiz hikâyelerimiz oluyor. Bazı günler onları yazıyoruz.
Bugün benim için o günlerden biri.
Çoğu zaman, “neden sağır köpekler?” sorusunu duyuyorum. Bu anlaşılır bir soru, çoğu zaman da cevabım hazır: “Güçsüz olanın yanında olmak istiyorum” diyorum. Sağır köpeklerin korunmaya ve varlıklarının görülmesine ihtiyaçları vardır. Aynı şekilde onlarla yaşayan kişilerin de destek ve dostluğa. Barınaklardaki sağır köpeklerin sahiplenilme şansı oldukça düşüktür. Bu köpekler genellikle büyük, yetişkin ve hiç doğru düzgün eğitilmedikleri için kural bilmeyen köpeklerdir. Terkeden insanlar bile çoğu zaman onların sağır olduğunu anlamadan, “söz dinlemiyor-inatçı-kötü huylu” diyerek bırakmışlardır. Ve görmezden gelinirler. Onlar da en az diğer köpekler kadar yardımımızı hakediyor.
Tabii tek nedenim bu değildi.
Hayvanlara yardım etmem tesadüfi değildi. İnsanlarla vakit geçirmek yerine onlara yönelmemin birçok nedeni vardı. Sömürülen ve görmezden gelinen Pitbull ya da şeytan olarak görülen diğer ırklara yardım etmeye çalışıyor olmam da tesadüf değildi. Bunun bir açıklaması var ve bu, asaletimden ya da fedakârlığımdan değil.
Onlarda kendimi görüyorum, ve onları kurtararak, yardım arayan bir yanımı da kurtarmış olmayı diliyorum.
*****
6 – 10 yaşlarım arasında, evimizde yaşayan bir aile bireyi tarafından cinsel istismara uğradım. Sonuçları o günden beri tüm hayatımı etkiliyor.
İstismar başladıktan kısa bir süre sonra anneme söyledim, dinlemedi, hatta reddetti. Bana yanıldığımı ve öyle bir şey olmadığını söyledikten sonra, az önce ağza alınmayacak şeyler yapmaya zorlandığım banyoyu temizlemeye gitti. Karanlık köşede korkunç şeylere zorlandığım o gün…
O adam 4 yıl bizimle aynı yaşadı, ve sürekli tacizine uğradım.
Çocuklukta yaşanan bir cinsel taciz, insanın köklerine kazınıyor ve güven sorunları yaratıyor ve her gün onunla savaşmak zorunda kalıyorsunuz. İnsanlara açılmaya korkuyor, her an onlardan gelebilecek bir zarar olduğunu varsayıyorsunuz. Bunlar, bu durumu yaşayanlardaki en belirgin yaralar.
Bunun tam karşıtı olarak da bazen gereğinden fazla güveniyorsunuz. Bu durumu yaşamayanlara saçma gelebilir tabii, ama inanın bir çocuğa tecavüz etmekten daha saçma değil.
Eğer çocukken istismar edildiyseniz, kendinizi koruma ve güvene almayı daha çabuk öğreniyorsunuz. Korunma mekanizmanızla insanları iterek, güvende olduğunuz yanılgısını yaşıyorsunuz. Ancak bu tavrınızla istemeden de olsa taciz sırasındaki yalnızlık ve acziyeti tekrar yaşıyorsunuz. Tecavüz bir travma, fakat sizi asıl öldüren sonrasında yaşadıklarınız oluyor.
İlgili yazı: “Benim bir köpeğim var”
Eğer biriyle ya da bir şeyle bağ kurmazsanız, karanlık anımsamalar ve felç edici anksiyetenizle başbaşa kalıyorsunuz. İçimdeki yardım bekleyen o oğlan çocuğu, korunma ve iletişime aç ve yardım ararken hatalar yapıyor. Yanlış kişilere yanlış zamanlarda ulaşmaya çalışıyor.
Ama köpekler. Onlar iyileştirici, şifalı. Yalnızca köpeklere sonuna kadar güveniyorum. Ve zihnimi onlarla doldurduğum zaman daha iyi hissediyorum.
Köpekler bu dünyadaki en muhteşem varlıklar. Onlardan başka kimse sizi en karanlık ve depresif anlarınızda, geçmişte yaşadıklarınızı tekrar zihninizde yaşamanızı durduramaz ve geçmesini bekleyerek volta atarken, bu kadar çıkarsız ve içtenlikle sevemez.
Köpekler saf, sadık ve içten. Bize ihtiyaçları var. Bu bakımdan köpekler, tacizden önceki çocukluğumu temsil ediyor. Saf, güvenen, bağışlayıcı.
Köpekler aynı zamanda kendinden emindir ve sınırlarını korurlar. Eğer köşeye sıkışırlarsa, canları yakılırsa ya da tehdit algılarlarsa karşı koyarlar, kendilerini savunurlar. Bu bakımdan da köpekler, o adamı durduramadığımda olmak istediğim beni temsil ediyorlar. Güçlü, sarsılmaz, savaşçı.
Şu anda bunları yazıyor olmak karnımda ağrı ve bulantı hissettiriyor. Bazı anları hatırlayınca kusacak gibi oluyorum ve zihnim kanıyor.
Ama köpeklerime konstanre olunca anksiyetem yatışıyor, karnım hafifliyor ve kendimi eskisi gibi çaresiz hissetmiyorum.
*****
Bütün köpeklerimle yakın ve samimi bir ilişkimiz var. Sırlarımızı paylaşıyor, hikâyeler anlatıyor ve yaralarımızı sarıyoruz.
Her bir köpeğimin, bugününü etkileyen ayrı bir hikâyesi var.
Darwin’i 6 aylıkken, tasmasız bir şekilde yapayalnız koşarken buldum. Çok korkmuştu. Aynı benim gibi, hem sevgi, güven ve huzur arıyordu hem de yaklaşmaya korkuyordu. Zamanının çoğunu beni izleyerek, her hareketimi gözlemleyerek geçirirdi. Sonra bana yaklaşmaya karar verdi. Bu temkin ve dikkatli değerlendirme sürecini çok iyi anlıyorum.
Galileo ise, son derece ağır işkencelere maruz kalmış bir köpekti. Bel omurlarında kırıklar vardı ve arka bacaklarını kullanamıyordu. Dünyanın en tatlı en nazik köpeklerinden biri, ancak 4 yıl oldu, hala istismarının yaraları açıkça belli oluyor. Yüksek sesten, sopalardan, süpürgeden ve ona hızlıca yaklaşılmasından deli gibi korkuyor ve yere yapışıyor. Çok rüya görüyor, ve hiç iyi rüyalar gibi görünmüyor. Bunları da çok iyi anlıyorum.
Edison ve Foster ise duyma engelli ve dünyanın çoğunluğuna karşı görünmezler. Görünmez olmak korkunç bir şey. Bir bedene ve sese sahip olduğunuzu biliyorsunuz, ama boşlukta yaşıyor gibisiniz. Görünmeden. Duyulmadan. Bilinmeden. Bunu da çok iyi anlıyorum.
Çünkü onlara bağlanabiliyorum. Daha güvenlde hissediyorum. Onlar bana sevgiyi özgürce ve utanmadan yaşamayı öğrettiler. Ben onları dinliyorum, onlar da beni. Onlara en çok ihtiyacım olduğu anlarda yanıma geliyor ve kucağıma sokuluyorlar.
Köpeklerim, beni taciz eden adam ve bunu görmeyen annemin aksine, beni seviyor ve kolluyorlar. 40 yıl boyunca özlemini çektiğim güven duygusunu tattırıyorlar bana. Onlar olmasaydı bugün hayatta olacağımı bile garanti edemiyorum.
İşte köpeğin sihiri bu. En kötü anınızı bile kuyruk sallayıp yüzünüzü yalayarak iyiye çevirebiliyorlar.
Eğer çocukken tacize uğramışsanız, ya da şu anda istismar ediliyorsanız lütfen yardım isteyin ve bundan vazgeçmeyin.”
Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği web sitesi için buraya tıklayabilirsiniz.
Kaynak: Dog & His Boy
Yazar: Bernard Lima-Chavez